Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
General | walk in v. | içeriye girmek | ||
Tom had no sooner walked in the door than Mary started to complain. Tom kapıdan içeriye girer girmez Mary şikayet etmeye başladı. More Sentences |
||||
General | walk in v. | içeri girmek | ||
Let's hope Tom doesn't walk in. Umalım da Tom içeri girmesin. More Sentences |
||||
General | walk in v. | girmek | ||
Sami walked in the house. Sami eve girdi. More Sentences |
||||
Tourism | ||||
Tourism | walk in n. | rezervasyon yaptırmadan bir tesise ya da kuruma gelen müşteri |